Blog

Turist Rehberi Sinan Tortum CV-Sinan Tortum Musteri Yorumlari ( Ingilizce) Resimlerim Blog

O Evi Ne Yapmalı? ( Sabatay Sevi Evi, İzmir)

March 2, 2008

Aylık İzmir dergilerinden birinin Şubat, 2007 sayısında “Sabetay’ın evini bulduk” başlıklı bir haber dikkatimi çekti. Haberin başlığı yanıltıcı olsa da, evin Sabetay Sevi’nin evi olarak geçmiş dönemlerde bilindiğini, meraklılar ve olası cemaat mensubu az sayıda kişi hariç unutulup gittiğini belirttiğinden bu yanıltma düzeltilmiş oluyor. Keza John Freely gibi araştırmacılar ile literatüre giren Sabetay Sevi’nin evi hakkında evi bizzat ziyaret eden Bülent Şenocak gibi yazarların kitaplarından daha önceleri bilgi sahibi olmuştuk. Atlas Dergisi’nin Haziran, 1996’da yayınlanan İzmir’96 özel sayısında da evin içi ayakkabıcılarca kullanılır şekilde görüntülenmektedir.

Bir sihirli el değdi de, Sabetay Sevi ‘nin evine, Agora’dan ana caddeye doğru yapılan yıkımlarda dokunulmadı. Katlı otopark ve yanındaki açık otopark olarak kullanılan alanın altındaki bu ev, kaderinin belirlenmesini bekliyor.

Gerek Musevi cemaatinin gerek te, belirtilen aylık dergide iddia edildiğine göre, varlığını sürdüren Sabetay Sevi Cemaatinin hassasiyetlerini anlamak gerekiyor. Bu iki grubun da düşüncelerini alarak, bu eve yeni bir statü kazandırılıp kazandırılmayacağına karar verilmeli. Radikal bir görüş, muhtelif algılamalara rağmen, bu evin yıkılmadan restore edilmesi, bir Sabetay Sevi Evi olarak ziyarete açılması, biraz daha ileri giderek, Sabetayizm Müzesi veya Sabetayist Araştırmalar Merkezi haline dönüştürülmesi yönünde olabilir. Tekrarla, şahsı görüşüm, ilgili cemaatlerin olası hassasiyetlerinin, hiç olmazsa restorasyon sonrası eve içerik kazandırılırken, göz önüne alınması ve...

[More]
Posted at: 11:46 AM | 0 Comments | Add Comment | Permalink

İzmir Expo 2015'i Hedeflerken

March 2, 2008

Güzel İzmirimiz, Expo 2015' i hedefliyor. Bu biraz da bence dev bir sahil kasabasına benzeyen, uyuyan İzmir 'in şaha kalkmasını sağlayabilir. Aslında bu uyanışın sinyallerini almaktayız: Önemli kısmı 2007-Ocak ayında açılmış olacak Çevre Yolu, demiryollarının rehabiliatsyonu ve Üçyol-Üçkuyular hattıyla genişleyen metro sistemi, yeni dış hatlar terminali, her yıl yenisi açılan alışveriş merkezleri ile İzmir gün be gün " uyanıyorum artık " diyor.

Biraz da tarihi dokusunu yeniden gün ışığına çıkarmalıyız İzmir' in.

Hayalim, Kadifekale' nin layık olduğu yere gelmesi, orada bulunan vatandaşlarımızın da katılacağı bir çözümle, gecekonduların kaldırılıp yeşillendirilmesi, Kadifekale' den Agora' ya yürüyüş yolu ve teleferik.... Bu arada stadyum ve tiyatro kazılarak gün ışığını görmeli... Smyrna Tiyatrosunda binlerce türk ve turist, Efes Tiyatrosunda olduğu gibi konser izlemelerini hayal ediyorum.

Bu arada Agora' nın önünü tamamıyla açalım, Kemeraltı' nı Bodrum' un ara sokaklarında gözlemelediğimiz gibi gece-gündüz faal bir yaşam ve eğlence merkezi haline getirelim.

Denizin kenarındayız, niye daha etkin kullanmıyoruz onu. Konaktan Urla' ya, Foça' ya, karaburun' a deniz yoluyla gitmeyi hayal ediyorum.

Son olarak, Tepekule Eski İzmir harabelerini layık olduğu konuma getirmeliyiz.

Sinan Tortum

Turist Rehberi


Posted at: 11:45 AM | 0 Comments | Add Comment | Permalink

Bozcaada ve Gökçeada, Yanlız bıraktığımız iki kardeşimiz

March 2, 2008

Adalar, baba evinden ayrılıp kendi başının çaresine bakmak durumunda kalan biraz da mahsun çocuklara benzer. Bozcaada ve Gökçeada'yı ziyaretlerimde hep bu aklıma geliyor. Denizlerin hakimi Poseidon Gökçeda ve Bozcaada arasında yuva kurmuş, bu bile bu iki adamızın mitolojide bile ne kadar olduğuna işaret ediyor. Bu iki garip ve biraz da yanlız bıraktığımız adamızı, kardeşimizi ihmal etmeyin, ziyaret etmeyi unutmayın.

İki kardeşten Gökçeada, kardeşi Bozcaada'nın üstünde O'nu kolluyor.Bozcaada o kadar yakın ki, Geyikli-Yükyeri İskelesinden 35 dk.da feribotla ulaşabilirsiniz. Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesi Bozcaada. O kadar şirin ve canlı ki, bir günlük ziyaret yetmiyor, doyamıyor insan. Anakaradan gelirken boz tarafı sizi karşılıyor. Adada tur yaptığınızda ise biraz Karadeniz'i biraz da Fransa'nın şarap bağlarını andırıyor Bozcaada.

Tarihsel olarak, muhakkak Bozcaada Kalesini ziyaret edin. Temel bir Yunanca alfabe bilgisi ile mezarların üzerindeki isimleri okuyabilirsiniz ve güzel bir manzara var Bozcaada Kalesinden.

Mini mini kordonu Bozcaada'nın en sevimli yeri. Bozcaada iseniz balık yemek farz olur. Ankara Efendisi Haluk Bey'in Kekik adlı restoranı veya herhangi bir restorant tavsiye edilir; fiyatlar makul, Assos limandakilere benzemiyor.

Bozcaada'da domates reçeli almayı unutmayın.Bir ada turu kesinlikle tavsiye olunur.

Gökçeada, büyük kardeş, biraz utangaç olacak ki, kendisine yaklaşmak daha zor. Çanakkale merkez ve Kabatepe'den 2 saat civarı feribot yolculuğu ile...

[More]
Posted at: 11:44 AM | 0 Comments | Add Comment | Permalink

Turizmde sesi çıkmayan, örgütsüz kitle: Turizm Şöförleri

March 2, 2008

Turizmde sesi çıkmayan, örgütsüz bir kitle onlar : Turizm Şöförleri. Acenta ve rehber kadar, can taşıdıkları için çok önemli bir yerleri var turizmde. Ancak, o kadar iletişimsiz ve sahipsizler ki... Bence turizmimizdeki kronik sorunlardan biri turizm şöförleri.

*Turizm şöförleri, eğer araç sahibi değilse-ki önemli bir kitle bu durumda-ya sigorta gibi bir sosyal güvenceye sahip değil, ya da işverenleri onlara yılboyu tam ödeme yapmıyorlar. Bu, ileride ayrıca emekliliğe dönük sorunları da beraberinde getiriyor.

*Ağırlıklı olarak, Türkiye'de bulundukları yere göre, 7-8 aylık bir dönemde istihdam ediliyorlar. Bu da turizm sezonu dışında işsizlik dönemlerine işaret ediyor.

*Turizm şöförleri, acenta-taşımacılık firması sahibi-rehber üçgeni arasında hakları belirsiz zayıf bir konumda duruyor. Örnek olarak, bazı zaman, konaklamalı turlarda kendilerine bir oda bile verilmediği durumlar olabiliyor. Taşımacılık firması, topu acentaya atıyor; acenta işvereninin sorunu diyor; rehber sahip çıkmıyor.

*Turizm şöförlerinin kendine ait etkin örgütlenmesi yok; bu da onları sessiz bir kitle olarak yapayalnız bırakıyor. Ağır sorunlardan muzdarip turizm sektörümüzde, çok büyük sorumluluğa ( can taşıma sorumluluğu) sahip bu kitle, beraberinde büyük riskleri getiriyor. Yetersiz dinlenme zamanı, boğuştuğu sorunlar nedeniyle konsantrasyon eksikliği vb. sorunlar olmasına rağmen, şu ana kadar çok yoğun kazalarla karşılaşmamamızı herhalde turizm şöförlerinin sabır ve fedakarlığına borçluyuz.

Sinan Tortum


Posted at: 11:41 AM | 0 Comments | Add Comment | Permalink

Çeşme: Türk Turizminin Yeniden Doğmakta Olan Yıldızı

March 2, 2008

“Yeniden doğmakta olan” tabirini kullanmayı tercih ettim, zira Cesme 70’li ve 80’li yıllarda daha dar kapsamlı olan Türk turizminin bir kaç öncü merkezinden biri idi. Herkesin malumu, güney ( Kemer, Antalya, Alanya) devreye girdi ve Cesme’nin pabucu dama atıldı.
Türkiye Turizmi şu ana kadar ağırlıklı olarak, Güney ve Ege sahillerindeki tatil kentlerini baz alan, kitle turizmine dayanmaktaydı. Son dönemde düşük pay alsa da Cesme de kitle turizminin uygulayıcılarından biri idi. Kitle turizmi Türkiye için artan turist sayısı, aynı zamanda turist başına daha az gelir ifade etmektedir. Turist başına azalan gelirde sorumlulardan birisinin yoğunlukla uygulanan “her şey dahil” sistemi olduğu hususunda mutabakat var. Cesme, kitle turizminin içine çok fazla girmedi; bence bunu Çeşme için bir talih olarak algılamak daha doğru olsa gerek. Çünkü, mahalli esnaf ve otelciler bunun sıkıntılarını yaşamış olsalar da, Çeşme bu sayede biraz da “uyuyan prenses” oldu. Basında okuduklarımız gerçekleşirse, uyuyan prenses Çeşme
büyük bir dönüşüm yapacağa benziyor.
Yukarıda belirttiklerimle bağlantılı olarak, Çeşme’nin kitle turizminin gereklilik ve sonuçlarından daha az etkilendiği belirtilmelidir. Şimdi, Çeşme’nin kendini layık olduğu fiyatlarla pazarlayabileceği kaliteli turizm merkezi olma şansı var.
Uzun plajları, güzel koyları, serinletici yaz esintisi ile Çeşme tatil için ideal. Alaçatı, Dalyan, Ilıca Çeşme konseptinin tamamlayıcı unsurları. Çeşme’yi daha da ön...
[More]
Posted at: 11:40 AM | 0 Comments | Add Comment | Permalink

Kitle turizmi, Turizmin Çeşitlendirilmesi ve Sağlık turizmi

March 2, 2008

Gerek kitle turizminin “her şey dahil” vb. sebeplerle geldiği verimsiz durum, gerek te bu mecrayı daha enerjik genç turist rehberi arkadaşlara bırakma gerekliliğinden dolayı, son dönemde bende diğer turizm alanlarında çalışma isteği artıyor. Biraz da rastlantılar vesilesi ile sağlık turizmi ile tanıştım ve bu alana inancım gittikçe artıyor.

Balçova Termal Tesislerinde Norveç Sağlık Bakanlığının gönderdiği hastalara dönük temsilcilik ve rehberlik görevini 9 sezon boyunca icra ettim. Bu dönemin başlarında kendimi bir rehber olarak algılamaktaydım ve bu hastaların Türkiye-Balçova’ya gelişinde ana sebebin tedavi olduğu gerçeğini doğrusu kavrayamamıştım. Hemen yanı başımdaki bir gerçekti, ancak ben Onları tur, halı, deri, bahşiş olarak görmekteydim.

Bu kitleyle şahsi dostluklar kurarak, ağrılarına ve sızılarına ortak olabilmeyi öğrendim ve sağlık turizminin muazzam potansiyelini de görmeye başladım.

Sağlık turizmi alanında turist rehberliği keyif ağırlıklı bir şey değil. Kimi zaman tedavi amaçlı gelen müşterilerin ağrılarını-sızılarını paylaşmak, rehberde de yorgunluk yaratıyor; tabii ki neşeyi de paylaşıyorsunuz ancak eğer turizmin bu alanında iseniz ağrı-sızıya da ortak oluyorsunuz. Bu nedenle sağlık turizminde rehberlik sabır gerektiyor. Bu konuda zamanın tesis müdürü Mehmet Ali Çalkaya’nın belirttiği gibi, sağlık turizmi için ülkemize gelen müşterin “ayakkabısının topuğuyla dahi ilgilenmek gerekiyor”. Özetle bu alanda turist rehberliği, müşteri ile daha yakın ilişki ve daha iyi tanımla bir “tam...

[More]
Posted at: 11:38 AM | Permalink

Posts by Date

Recent Posts

Archives